14 Aralık 2018 Cuma

Published Aralık 14, 2018 by with 0 comment

FETHİYE / MUĞLA


Hani derler ya ekmek elden su gölden diye.  Fethiye’deki tatilimiz için en uygun deyim. Eşimin iki abisinin de evleri var ve her sene utanmadan sıkılmadan biz oradayız. Kalacak yer, yemek müesesseden üstüne bir de bizi Fethiye’nin güzelliklerini,doğal ve kültürel miraslarını gezdiriyorlar ..
Ne desek az olacak TEŞEKKÜRLER


      Fethiye'yi gören buradan ayrılmayalım,ev mi alsak ,yazlık mı,yoksa yaylalara mı yerleşsek diyor.


Doğal güzelliklerini; kanyonu , denizi ,dağları, dereleri, tepeleri, orman içinde koyları, yaylaları, ve saklı cennetleri ve yanında Likyalıların Romalıların Bizanslıların ve Osmanlıların bize bıraktığı şehirleri gezmek bize çok özel olduğumuzu hissettiriyor.
  Bu güzellikleri bizden önce görmüşler M.Ö.beş bininci yıllardan beri yerleşmişler ve terk
etmektense intiharı tercih eden toplumlar olmuş. Haklıymışlar.


        Gezmenin bu kadar rahat olduğu şehir görmedim diyebilirim. Her yer çok temiz.Kazıklamayan esnafı, evlerin güzellikleri, çiçekler ve her yerde ağaçların olması , çok çok uzun bisiklet yollarının olması, şehir merkezinde yürüyüş yolları olması, dinlenmek için sık sık bankların olması ve akşam saatlerinde gün batımı ve çimlerin üstüne termosunu yemeğine alıp gelen ailelerin
görüntüsü ve tabi ki canlı müzik çalan kafelerden duyulan müzik tek kelimeyle mükemmel. Daha ne olması gerekiyor bilemiyorum.
Fethiye ülkemizin gurur kaynağı olan yerlerin başında geliyor.
İlk önce adının nerelerden geldiğini sonra tarihindeki uygarlıkları ve bizim gezdiğimiz yerlerden  devam edelim. 




  FETHİYE VE ESKİ İSİMLERİ


M.Ö 5.yy.da Lykia uygarlığının eyaletlerinden biri olan Fethiye’ye Telmessos deniyordu. Telmessos ismi tanrı Apollon’un oğlu Telmessos’tan aldığı belirtilmektedir. Aydınlık , ışıklı ülke anlamına gelmektedir.
      Roma döneminde ise ; Romalılar kendi ülkelerine uzaklığını kastederek Latince uzak memleket anlamına gelen "MAKRİ’’ adını kullanmışlardır.
       Makri isimin kullanma sebebini ise bazı kaynaklarda Makrianes isimli bir piskopostan geldiği yazmaktadır.



Roma İmparatorluğunun (M.S 395 ), Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak iki ayrılmasında Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans imparatorluğu) sınırlarında kalmıştır.M.S Vlll.yy Konstantinapolis’te  Bizans İmparatoru ll. Anastasios (713-715) döneminde Makri ismini değişerek ‘’ANASTASİAPOLİS’’ olarak değiştirilmiştir.
100 yıl kullanıldıktan sonra tekrar ‘’MAKRİ’’ ismine dönülmüştür.
Osmanlı Devleti zamanında ise Makri’ye ‘’MEĞRİ’’denmiştir.



  
Yazılı olmayan kayıtlarda Osmanlı zamanında’’ BEŞKAZA’’ isimde kullanılmıştır.
Beşkaza ismi ise; Meğri ve çevresinin beş adet kadıyla yönetilmesinden verilmiştir

Bu kazalar; Meğri, Üzümlü, Ören , Kestep, ve Seki dir. Beş kazada birer kadı görevlendirilmiştir.




     MEĞRİ ismi 1914 yılına kadar kullanılmış. 35.Padişah Sultan Mehmet Reşat Han Fermanı ile 27 şubat 1914 yılında Taberiya yakınlarında şehit düşen ilk Türk pilotların dan Fethi Bey’in adının yaşatılması amacıyla "FETHİYE" ismi verilmiştir. 



Fethiye denince akla Antik dünyanın Lykia uygarlığının başladığı ve bittiği bölge gelmelidir.
Lykia uygarlığı : Antik çağ’da ışıklar ülkesi olarak isimlendirilen Karia ile Pomphylia arasında kalan kıyı kesimi Lykia bölgesidir.



    Günümüzde ise Teke yarım adası (Antalya-Fethiye arası) ile Muğla ilinin güney bölümünü kapsamaktadır.
          Antik Çağ’ın en özgürlüğüne düşkünlükleri (savaş da yenileceklerini anlayınca teslim olmamak için intihar ettiği  bilinen tek toplumdur.), anaerkil yaşamları, savaşçı , barışçı, kendilerine özgü mimarlık sitilleri olan, kurdukları kentlerin güzellikleri günümüze kadar gelebilen kaya anıtları ve kaya mezarları  günümüzde dahi görenleri etkilemeye devam etmektedir.



        Herodotos’a göre Lykia'lılar, Minos’un kardeşi Sarpedon’un önderliğinde Girit’ten göç etmişlerdir.Minos ; Efsane Girit kralı Minos’un kimi yazarlara göre bilge bir kral kimine göreyse merhametsiz ,diktatördür.
     Homeros, İlyada (destanında) Lykyiların liderleri Sarpedon ve Glaukos ile birlikte Troia’ların yanında savaştıkları yazmıştır.
  Likya Uygarlığının   M.Ö 5.yy’da başlayarak kurduğu kentler; Fethiye, Pınara, Xanthos, ve Patara, Antiphellos (kaş), Myra (Demre) Limyra(Turunçova), Olympos (Çıralı), Plaselis (Tekirova), Tlos, Kadyanda, Oinoanda, Hoiran, Kekova ve Rhodiapolis.



           
      M.Ö.5 yy’dan başlıyarak, uygarlığın gelişmesi var olma çabası içinde Perslerin, Roma’nın ve Bizans’ın yönetiminde kalmasına karşın , özgün yapısını korumayı başarmışlardır.
      Lykia, Anadolu’da Lidya egemenliği altına girmeyen tek topluluktur.
M.Ö.545’den sonra Pers hakimiyetine girmişlerdir.  Telmessos, Likya ile birlikte 1.satraplığa (Perslerin valilik atanması da  denilebilir) bağlanmıştır. 
 Pers’ler karşı kurulan  M.Ö.446 yılında Atina öncülüğünde kurulan Attika-Delos Deniz birliğine giren ve 446-424 tarihleri arasında vergi ödeyenler listesinde ,Lykia'lılar ve  ayrı olarak adı geçen Telmessos, kesintili olarak devam  eden Perslerin hakimiyeti Büyük İskender'in Anadolu topraklarına girmesi ile son bulmuştur.
M.Ö 333 Büyük İskender, Halikarnassos’u ele geçirdikten sonra tüm Likya gibi Telmessos da direnme göstermeden Hellen dünyasına dahil olmuştur.



        B. İskenderin ölümünden sonra , Roma dönemi başlar. M.Ö. 43 yılında Roma Senatosunun İmparator Claudius’un önerisi ile Likya’yı Romanın bir eyaleti olarak ilan etmesinden sonra Telmessos da Romanın egemenliğine girdi.
     M.S 451 yılında Kalkhedon konsülü’ne katılan Telmessos özellikle 7.yy’da Arap akınları yüzünden hayli zayıflayarak önemini yitirmiştir.
       Bizans İmparatoru  ll.Anastasios (713-715) kentin ismini Anastasiupolis olarak değiştirmiş ve isimi bir yüzyıl kullanmışlar.100 yıl sonra ise Roma’ya olan uzaklığını kastederek uzak diyar anlamında ‘’MAKRİ’’ ismini uygun görmüşler.
1071 yılı ise ;Anadolu topraklarına yeni gelenlerin ve gidenlerin olduğu yılların başlamasına sebep olan Selçuklu Sultanı Alparslan’nı  Bizans Ordusunu yenmesi olmuştur.
        1071 Malazgirt savaşı Selçuklu Türklerine bütün Anadolu platosunu açmıştır. Başlangıçta sürekli bir işgal değildi.İlk önce Türk koloniciler ve dervişler, sonraları Anadolu’yu Ege Denizi'ne kadar açarak kendilerine yurt edinmek isteyen Selçuklu Türkmen obaları ve Türkler yerleşmişlerdir.



       Moğol istilası, Büyük Selçuklu Devletleri'nin Beyliklere bölünmesine ve Moğol istilasından kaçan Türkmen boylarının da katkıları ile bölgedeki beylikleri güçlenmiştir. Güçlenen beylikler ,Türk olmayan nüfusu egemenlikleri altına almaya başladılar.
     Makri ve çevresini Menteşe bey tarafından ele geçirilmiştir ve Makri’ye bir medrese yaptırmıştır.



1282 yılında Menteşe Bey ölünce yönetim oğullarına geçmiştir.Bu arada Makri’nin adı Meğri olarak halk arasında değişmiştir.Bizans İmparatoru Makri ve çevresini geri almak için General Alexi’yi güçlü bir orduyla bölgeye gönderir.General Alex başarılı olur Makri ve civarı tekrar Bizans toprakları olur. Uzun sürmez General Alex Bizans’a karşı ayaklanır.Ve öldürülür.



          Menteşeoğulları ,  Rodos Şövalyeleri'ne karşı devamlı savaş halinde olmuşlar ve bölgenin geri alınmasını engellemişlerdir.
    Aynı dönemlerde   İznik ve çevresine hakim olan Osmanlı Beyliği, topraklarını genişletmekteydi.



1390 yılında Yıldırım Beyazıt, Menteşe Beyliğini Osmanlı Devletine bağlamıştır . Timur ve Yıldırım Beyazıt arasında Çubuk ovasında gerçekleşen Ankara savaşında (1402) Menteşeoğulları Timur’un yanında yer almışlardı. Karşılığında Menteşeoğulları tekrardan tüm topraklarını geri aldılar. Fakat Yıldırım Beyazıt’ın oğulları arasındaki taht kavgasında İsa Bey’in yanında yer almaları Mehmet Çelebi'nin gazabına uğramalarına , bölgenin yakılıp yıkılmasına sebep olunmuştur.



    Mehmet Çelebi’den sonra  başa geçen ll.Murat döneminde ise 1426 yılında Menteşe Beyliği tamamen iktidardan düştü.
        Otorite boşluğundan yararlanan papalık, Venedikliler ve Rodos Şövalyeleri bölgedeki hakimiyetini artırır.1473 yılında Venedikliler Makri’yi alırlar, bir kale kurup yerleşirler, sonradan adı Şövalye Adası olacak olan limana hakim olan adaya da yerleşirler.
    1521 Kanuni Sultan Süleyman ve ordusunun Rodos Adası'nı fethedilmesi ile birlikte Makri ve çevresi de Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.
        Ticaret için yöreye gelen Grekler Levissi (Kaya Köyü) şehrini kurarlar. Meğri ise bu kentin iskelesi olur.



   1864 yılında kaza yapılan Meğri’de ilk belediye örgütü 1874’te kurulmuş ve ilk belediye başkanı Rodoslu hacı Mehmet Ağa olmuştur.
       Meğri ismi 1914 yılında ilk hava şehidimizin ismi olan Fethi Bey’in anısı için FETHİYE ismi verilmiştir.

BİZE KALANLAR VE GEZE BİLDİKLERİMİZ
         
    XANTHOS

Xanthos Lykia’nın en önemli şehridir. Adını Xanthos Nehri’nden (bugünkü Eşen Çayı) alır ve Hellence ‘sarı’ anlamına gelir.
    Pers egemenliğine kadar bağımsız yaşamışlardır.Xanthos ,M.Ö.ll.yy’da Lykia Birliğinin başkenti olmuştur.



          Herodotos M.Ö.545 yılında Lykia’yı ele geçiren Pers Generali Harpagos’a karşı Xanthos halkının kahramanca savaştığını anlatır. Yenileneceğini anlayan Xanthos’lular  kadınlarını , çocuklarını ve çalışanlarını eşyaları ile birlikte Akropol'e kapatıp ateşe vermişlerdir. Bütün erkekler ise dövüşerek ölmüşlerdir. O sırada Xanthos’dan uzakta bulunan 80 aile sağ kalabilmiştir.



     Xanthoslular; Peloponnes savaşlarına bağımsızlıklarını korumak için Atina şehir devletine karşı Sparta şehir devletinin yanında yer almışlardır. ( M.Ö. 431-404 arası sürmüştür)
     Xantos, diğer Lykia şehirleri gibi tarih boyunca refah içinde yaşamıştır. Büyük İskender'e tabi olunca Hellen kültürünü etkisi altına girmişlerdir. Daha sonra Romalılar ve devamı olan Bizanslıların egemenliği altına girmiştir.



   Lykia’lılar ölümden sonra tekrar Dünya’ya geleceklerine inandıkları için mezarlarına çok özenmişlerdir  ve lahitlerin üst kısmı ters dönmüş kayık şeklindedir. Dünya sel suları altında kalırsa kayıklara binerek kurtulmayı düşünürmüşler.
 İlk kazılar  1838’de Charles Fellows tarafından yapılmıştır ve bulunan bütün kabartmalar ve mimarı parçalar Londra’ya götürülmüş ve British Museum’un Lykia salonunda sergilenmektedir.



     Nereidler Anıtı , Yüksek kaide üzerinde, İon düzeninde bir Helen tapınağı biçiminde mezar yapısının yer aldığı anıtsal bir Heroondur.  Bu Anıt, M.Ö.400 yıllarında yapılmıştır. Maalesef  ülkemizde değil değerli kabartmaların hepsi  British Museum'da  sergilenmektedir.
      Tiyatro iyi  durumdadır ve Roma çağına tarihlenir.İstanbul Arkeoloji müzesinde koruma altına alınan Xantos’a eserlerinden biri Lykia bir kule mezar içinden çıkan
M.Ö.540-530 sıralarından kalma arkaik bir kabartma üzerinde güreşçiler görünmektedir. Günümüze kadar gelmiş bazı mezar odası kabartmaları da İstanbul Müzesindedir.
         Günümüzde olmayan birden fazla uygarlığa ait mimari teknoloji ve planlama örneğine sahip olması nedeni ile seçilmiştir.

              UNESCO DÜNYA KÜLTÜREL MİRAS LİSTESİNE  XANTHOS VE LETOON 1988 YILINDA GİRMİŞLERDİR.

LETOON

   Antik çağ’da Lykia’nın dini merkezi konumundaydı . Tanrıça Leto’ya adanarak kurulan kentte Leto ayrıca Artemis ve Apollon'a adanan   tapınaklar da mevcuttu ve Lykia birliğinin bütün kutsal törenleri Letoon’da yapılmaktaydı. Bununla birlikte bir manastır, bir çeşme ve Roma Tiyatrosu kalıntıları bulunmaktadır.




TELMESSOS (FETHİYE)

Fethiye’nin güneyinde yer alan dik yamaç üzerine oyularak yapılmış 3’ü tapınak tipinde diğerleri daha sade mimari özellik gösteren birçok kaya mezarları mevcuttur. Lykia kaya mezarları Helen tipinde M.Ö.4 yüzyıldan kalma ve 100 basamaklı merdiven çıkılarak ulaşabiliniyor.



      En görkemlisi  Harpapos’un oğlu AMYNTAS’ın ad
ını taşıyan İon düzenindeki kaya mezardır. Halk arasında Kral mezarları denmektedir. Lahit tipindedir. Değişik bir özelliği de Fransız ünlü gezgin Charles Texier adını kaya mezarına kazımıştır.

TLOS

Fethiye’ye 35 km uzaklıkta Yaka Köyünde bulunmaktadır. Tlos spor kenti olarak bilinmektedir.



Lykia Birliğinin ilk yerleşmelerinden olanlardandır. Tlos kenti dik yamaçları ile doğal açıdan korunaklı olsa da bazı yerlerin de surlarla takviye yapılmıştır. Dik yamaçlarda ki kaya mezarları ile dikkat çeker en görkemlisi kanatlı at Pegasus’un üç başlı canavar Chimera ile savaşırken resmedildiği Bellerephontes’e ait mezar anıtıdır. Stadyum, kilise, hamam, tiyatro kalıntıları akropolun civarında yer alırlar.

    PINARA




Güçlü Lykia Birliği’nin en büyük altı kentinden biriydi. Her kentin 3 oy hakkı vardı. Diğer beş kent başkent Xanthos, Patara,Myra ve Olympos dur. Pınara mezarlar bakımından zengindir. Roma ve Lykia mezarları vadır. Kutsal bir yapının veya ölü gömme ile ilgili bir tapınağın kalıntıları çok az kalmıştır ve daha iyi durumda olan tiyatro kalıntıları mevcuttur.

  CADİANDA

Fethiye'den 20 km uzaklıktaki Üzümlü'den 8 km stabilize bir yolla ulaşılmaktadır. Antik dönemin spor kompleksi, tiyatro,tapınak tipi mezarlar kalıntılarını görmek mümkün.1992 yılında Fethiye Müze Müdürlüğünce kurtarma kazısı yapılmıştır.



Bu çalışma sonucu ören yerini rahatlıkla ve kolaylıkla gezebilmek için 2.5 km uzunluğunda gezi yolu yapılmıştır.

KAYAKÖY

Ticaret için Meğri’ye gelen Grekler malarya mikrobu yayan bataklıklardan uzak bir bölgede Levissi (Kayaköy) şehrini kurarlar. Meğri (Fethiye) bu şehrin iskelesi olur.19.yüzyıl’ın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nun azınlıklara tanınan haklardan yararlanarak yamaca dayalı 50 m2 ve iki katlı taş evler yapılmıştır.350-400 civarında ev ,iki kilse, şapeller, okul, gümrük binasından mevcut olan köyün, evlerinin yapılışında bir matematik hesabı olduğunu söylerler.



       Evler, manzara ve ışık açısından birbirinin önünü kapatmayacak şekilde yapılmış ve girişte yağmur sularının toplandığı sarnıçlar mevcuttur.
       l. Dünya savaşı sonrası Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşımı sırasında Venizelos bölgenin Rum nüfusu çokluğu nedeniyle Yunanistan’a verilmesini istemişler. Mayıs 1919’da Antalya’yı ve Fethiye’yi İtalyanlar işgal etmişlerdir.
Haziran 1920’de Fethiye’den çekilmişlerdir.1922 Mübadele sonucu Fethiye ve Levissi ‘de yaşayan tüm Rum’lar Yunanistan’a göçmüştür. Batı Trakya’da ki Türkler
Gelmişse de yamaçtaki evlerde yaşayamamışlar ya Fethiye’ye ya da Kayaköydeki düzlük arazilere yerleşmişlerdir.



                 Kayaköy koruma altında deniliyor ve çivi çaktırılmıyor deniliyor. Korurken öldürenlerdeniz galiba ?
     Birçok projeden bahsediliyor. Fakat eylem yok..!
Hayalet şehir deniliyor…

      ÖLÜDENİZ VE BELCEKIZ

Fethiye denince akla ilk gelen Ölüdeniz oluyor. Uğramadan , yüzmeden geçilmeyecek yerlerden bir. Burada zamanın nasıl geçtiğini anlamanın mümkünü yok yapılacak çok faaliyet var mesela Baba Dağı'na buradan çıkıp yamaç paraşütü yapabilirsiniz ya da cafelerde rahat rahat oturarak seyredebilirsiniz .


KELEBEKLER VADİSİ



Kelebekler vadisine tekneler ölüdenizden  kalkıyor. Gidilmesi şart olan yerlerden fakat sonu kötü oluyor , gördüğümüz tüm koyları kelebekler vadisi ile kıyaslıyoruz …



    Hala daha güzelini bulamadık. Kelebekler Vadisi'nde kelebek de bulamadık, ileride şelale var dediler …Şelaleye benzetemedik ? 
Kelebekleri bulmak için tekrar tekrar gidilmeli…

KABAK KOYU

Gidilmesi ve dönüşü çok zahmetli olan koy, gençlerin tercih sebebi olmasını anladım. Orta yaş üstü yok gibi..



Kabak Koyu’na Fethiye’den minibüse binerek yaklaşık bir saat yolculuktan sonra varabildik. Hiç şikayet etmedik manzara çok çok muhteşemdi. Minübüsten inince koya gitmek için tekrar bir minibüse binmemiz gerekti 12 kişi olunca kalktı ve anladım orta yaş üstü niye yok …Toz, toprak yol da minübüste hep beraber oturduğumuz yerde zıplaya zıplaya koya geldik. İner inmez deniz tabii ki…Deniz olağanüstüydü.Üşenmeden ,ayaklar sağlam iken gidilmeli…


        GÜNLÜKLÜ VE KATRANCI KOYLARI

Ölüdeniz!e göre çok sakinler ve orman kamp alanları içinden geçilerek çam ve günlüklü ağaçlarının gölgesinde yüzmek,dinlenmek,oturmak tüm yorgunluğunuzu alıyor. Denenmeli.

ÇALIŞ PLAJI


Ne arasanız bulacağınız bir plaj; Hediyelik eşya satan dükkanlar, lokantalar, kafeler, dondurmacılar, oteller, pansiyonlar,sörf yapanlar ve öğretenler hepsi bir arada.Ve tabii ki halı gibi taşsız kumu ile denizini görmeden, zaman geçirmeden gidilmeyecek plajlardan. Biz gittiğimizde Türklerden çok yabancı turistler vardı. Çalış plajında kite sörf yapmanın güzelliğini zarifliğini görülmeli,biz denemedik ama zevki görünüyordu.

GEMİLER KOYU




Kayalar Köyün'den  Afkule için yola çıktık fakat tabelada Gemiler Koyu'nu görünce bir bakıp dönelim dedik dönemedik.Farklı, sade, sessiz ve çam ve zeytin ağaçların altındaki koya doyamadık hele tam karşısındaki ada St.Nicholas(Gemiler Adası)’a tekne ile geçiliyormuş oraya da gidemedik, Bizans döneminden kalma kalıntılar varmış ve denizler Azizi Nicholas’ın bu adada yaşadığı biliniyor. 1990 yılında bir Japon Arkeoloji heyeti ve Fethiye Müzesi ile beraber kazı çalışmaları yürütmüşlerdir.




 Bizans’ın ve Aziz Nicholas’ın denizcilerden topladığı hazineleri biz aldık ..Bilginiz Olsun…Aramayın .
Aynı zamanda buranın denizi çok berrak olduğundan birkaç tane dalış merkezi de var.
İlginenlere öneririm.

SAKLIKENT


Antalya-Muğla sınırını çizen Eşen Çayı’nın kolu olan Karaçay’ın oluşturduğu kanyondur. Yüzyıllar boyunca nehir yatağının sürekli olarak aşınmasında meydana gelen kanyonlar görünmesi gereken ender güzelliklerden biri.



 Uzunluğu 18 km , en dar yeri 2 metre ve yüksekliği 200 ile 600 m arası  olan kanyona mutlaka gidilmeli..
  

   YANIKLAR KÖYÜ -YEŞİL VADİ




     Fethiye’nin doğal ve kültürel miraslara sahip olması da olabilecek tüm güzelliklerin var olması
Fethiye’den Göcek ‘e giderken Yanıklar Köyü tabelası görünce hemen girdik ama Yeşil Vadi'yi bulmak kolay olmadı



Çam ormanı içinden virajlı bir yoldan ilerlerken buralara kim gelir derken kendimizi içinde bulduk … Yeşil Vadi'de,Kargı Çayı’nın ve güneş ışıklarını engelleyecek kadar görkemli olan ağaçların altına ailesini alan ve çadırını alan gelmiş. 



 Oturacak yer bulmak zor oldu . Kahvaltısı meşhurmuş 1 saat sonra dediler. Beklerken derenin içinden yürüyerek gezinmek , deredeki salıncakta sallanmak , buz gibi suda yüzenleri seyretmek acayip keyifli ,etrafı gezerken atlar gördük ,binilebiliyormuş.
Burası ilk önce atların bakım ve dinlenme yeriymiş ve İstanbul’dan gelen gençler burayı düzenleyerek hizmete açmışlar.
İyi de yapmışlar. Bir kaç gün çadırda kalıp daha iyi keşfedilmeli..Doğa ile iç içe ve huzur verici.


    PEKİ BU FETHİ BEY KİM ?

Mehmet Fethi Bey, 1887 Ayazpaşa/ İstanbul'da  doğdu. 1901 yılında Deniz Çarkcı Lisesine
girmiştir.Çarkçı üsteğmen rütbesi ile 1908 yılında mezun olan Fethi Bey, 1910 yılında Hamidiye
 Kruvazöründe 1911'de Silah fabrikasına atanmış, 1912 yılında İngiltere'ye eğitime gönderilmiş



yeteneği fark edilince , makinistlik eğitimi yerine pilot eğitimine alınmış. Balkan savaşı çıkınca,
eğitimi bitmeden yurda dönmüştür.Fen Kıt'aları Müfettişliğinde pilot olarak görevlendiriliyor.

       Türk Hava Kuvvetleri tarihinde ilk savaş gücü olan sekiz pilottan birisidir.Balkan savaşlarında göstermiş olduğu başarılardan Liyakat madalyası almıştır.


     Türk Hava Kuvvetleri tarihinde ilk gece uçuşlarının yapılması, düşman hatları üzerine (Bulgar hatları üzerine) bomba atılması.Fethi Bey ve ekibi tarafından gerçekleştirildi.
    9 Ocak 1914 tarihinde yüzbaşı rütbesi ile terfi etmiş.

Fethi Bey ve yardımcısı Sadık Bey MUAVENET-İMİLLİYE isimli BLERIOT  XI/B  uçağı

İstanbul-Kahire uçuşu gerçekleştirirken Şam'ın Taberiye ilçesi yakınlarında düşerek Türk Havacılık
tarihinin ilk şehitleri olmuşlardır. (27 şubat 1914 ) Mezarları Şam yakınlarında ki Selahattin Eyyubi Türbesinin yanındadır.





PTT Genel Müdürlüğü'nün 2001 yılında çıkardığı
ALTIN KANATLAR KONULU ANMA PULLARI





Saklıkente giderken mola yerimiz 


ÖZGECANIMIZ
















Ölüdeniz kumsalı 2006 yılında %82 oyla dünyanın en güzel kumsalı seçilmişti




Resimlerden çok çok güzel yerlerdi .


Sırada LYKİA YOLU turu var Seneye İnşallah



Fransız gezgin 1802'de Versailei'de doğdu ve 1871 yılında paris'e öldü.
Paris Güzel Sanatlar Yüksek okulunu bitirmiş,Fransız Bilimler Akademesi ve Paris
Arkeoloji Enstitsü üyelikleri yapmıştır.



Bayundırlık işleri Müfettişliği görevi esnasında Fransız Hükümeti
tarafından Anadolu'ya gönderilmiştir.



İlk 1833 yılında olmak üzere iki defa gelmiştir.ikincisi 1843 yılında ve yıllarca
süren seyahat ve incelemeleri olmuştur. Arkeolojik kazılarda yapmıştır.
Bütün bu çalışmalar sonucunda
ASİE MİNEURE (Küçük Asya ) kitabında Anadoluyu anlatmıştır.


Küçük Asya kitabı alınmalı okunmalı.


FETHİYE MÜZESİ
Müze 1962 yılında Fethiye ve çevresinden toplanan eserlerle oluşturulmuştur.
1987 yılında ise şimdiki yerine taşınmıştır.
Arkeolojik ve Etnografya bölümlerinden mevcuttur.


Arkeolojik bölümde; M.Ö. üç binden başlayarak Bizans dönemi sonuna kadar 
olan eserler sergilenmektedir.


Önenli eserlerinden biri Likçe'nin çözülmesinde büyük katkı sağlayan üç dilde yazılmış STELdir.
Başka bir eser ise " Kumrulu genç Kız Heykeli" ve yanındaki iki kadın heykelidir.


ETNOGRAFYA SALONU'DA ;Yöreye ait çeşitli dokuma örnekleri, el işlemeleri,
kaftanlar, üç etekler, gümüş takılar yer almaktadır.


Müzenin bahçesinde İse ;Büyük taş bloklar ve Lahitler sergilenmektedir.



24 Nisan 1957’de meydana gelen deprem, merkezdeki evlerin % 90’nın yıkılmasına neden olurken
Sadece 19 kişi hayatını kaybetmiştir.
Dönemin Kaymakamı Nezih Okuş ve diğer yöneticilerin duyarlı tutumları halkı bilgilendirmesi sonucu can kaybı çok az olmuştur.

1923 Mübadelesin de Fethiye ve Levissi’deki (kaya Köyü) tüm Rum nüfusu Yunanistan’a göçmüştür.






HER YIL GİDİLMELİ VE YENİ YERLER KEŞFEDİLMELİ...:)
     

             
...SİZLERE DE PATİ PATİ GEZİLER DİLERİM :)


0 comments:

Yorum Gönder