29 Ekim 2018 Pazartesi

Published Ekim 29, 2018 by with 0 comment

ASSOS (BEHRAMKALE)

      


              Assos'a arabayla giderken virajlı ve dik yokuşundan korktuğum için içimden dua ederek yol aldığım yer olmasına rağmen ,gördüğüm en farklı ve en değişik yerlerden biriydi.

    Assos,dar sokaklarında,birkaç balık restoran,iki dondurmacı,hediyelik eşya satan bir iki yer  ve bir iki  cafe vardı.
      Dar sokakları çekici kılmak için  kullanılan objelerin çiçeklerle renk uyumları görülmeye değer güzelliklerden.
         Andezit taşından yapılan palamut depolarının butik otel ve motele çevrilmesi de samimi,doğal,rahat bir ortam oluşturmuş.Biraz da bakımlı olsalar aldıkları paraları hak edecekler derim.
        Otel,motel,kamp olsa da mutlaka denize girmek için önlerinde ahşap iskele mevcut, bu iskelenin size ait olması çok havalı. Söylemeden geçemiyeceğim, yemek-içmek,hediyelik eşya anlamsız pahalı
geldi,yokuşu çıkıp Behramkale köyünde ise yeme-içme-hediyelik eşya satan kadınlar daha güler yüzlü,içten ve fiyatları daha mantıklı ölçülerde idi.
        Assos'ta pansiyon da kaldık,dediğim gibi hijyenik değil ve bakımsızdı. Şikayetimizi yaptık seneye yenileneceğiz dediler !

      Çadır kampları daha iyi gibiydi.Seneye inşallah çadırımızla orada olmaya karar verdik.
Denizi içinse gerçekten muhteşem sözü az kalır.


Denizin dibi taşlık,derin,soğuk ve bir o kadar da cam gibi berrak ve lacivert renkte
daha ne olsun...




     ASSOS'A NASIL GİDİLİR

Şimdiki adı Behramkale olan Assos kuzey Ege'de Çanakkale ili,Ayvacık ilçesine bağlı bir köydür.
İstanbul'dan arabayla gelmek için Çanakkale boğazını geçmek gerekir.Yolculuk 6-7 saat sürüyor,gelip,görülmesi gereken yerlerden
  
Assos'un ikliminde bir farklılık var .Yazları aşırı sıcak değil ve denizden esen rüzgar ortamı ferahlatıyor.Denizin suyu en sıcak günlerde bile soğuk ama buna hayli hayli değiyor.
Paplo


     ASSOS'UN İSMİ NEREDEN GELİYOR

Assos'un,Helence de herhangi bir anlamı yoktur.Behremkalenin anlamı ise Bizans döneminde yöreyi yönetmiş olan Makhram adlı komutandan gelir..




     ASSOS'TA   TARİHE  İZ BIRAKANLAR  

 Tarihine de neler yaşanmış,neler olmuş,kimler gelip geçmiş bakmak istersek;

         Assos,Edremit körfezi ile Lesbos Adasının (Midilli) karşısında bir volkanın eteğinde,Andezit kayalıkları( Volkanik püskürtme ile oluşmuş taş cinsi) üzerinde kurulmuş,Antik çağların önemli merkezlerinden.
   
   M.Ö.Vll.yüzyılda,Thrakia ve Mysialıların yerleştiği güney Troios(Biga Yarımadasından),Lesbos( Midili) üzerinden gelen Aioller tarafından tarafından işgal edilmiştir.
·       Bu dönemden söz eden Strobon’da(Antik çağın Coğrafyacısı),Methyma’lı göçmenlerin Assos’a yerleştiğini söyler.
·       Assos’un 20 km doğusunda yarı barbar bir kavim olan Gargaların kenti Gargaya’da değinmiştir.
·       M.Ö.560 da bütün Batı Anadolu kentlerinde olduğu gibi Assos’ta, Lydialıla’rın eline geçmişti.
         M.Ö.548 yılında Lydia krallığı Persler tarafından yenildi ve Anadolu toprakları Pers hakimiyetine geçti.
   M.Ö.478’de Atinanın güçlenmesi sonucunda Attika- Delos Deniz Birliği kurulmuş,
    bu birliğe katılan kentler arasın Assos'da vardır.

      Bu   Kentler'in bazıları;Phokaia,Samos,Teos,Pitane,Miletos,Lesbos  gibi İon ve Aiolian’nın güçlü kentleri Attika-Delos Deniz Birliği ile  güçlerini ortak düşmanlara karşı birleştirmişlerdir.
·       Salamis,Plateia veMykale’de yapılan savaşlarda Yunanlılar tarafından yenilmesinden sonra Persler Ege kıyılarındaki eski güçlerini kaybetmeye başladılar.
·       M.Ö.387 yılında ki Altalkidas barışından sonra birçok kent tekrar Perslere bırakıldı.
·       Persli Satrap(Eyalet yöneticisi) Ariobarzanes’un Pers krallığına karşı ayaklanması üzerine.
·       Assos M.Ö.365 yılında diğer Satraplardan Mausolos ve Autophradates tarafından kuşatılmış ancak ele geçirlememiştir.
·       Bu olayın hemen ardından banker Euboulos,Atarneus ve Assos şehirlerinin yöneticisi olarak bağımsızlığını ilan etmiştir.
·       Euboulos’un ölümünden sonra ise
·       Euboulos’un kölesi “hadım” Hermias,Assos’da hakimiyet kurdu.
·       Hermias,Bithynialı bir köledir.
·       Hermias,Euboulos tarafından yetenekli bulunup eğitimine önem verilmiştir.
·       Ve Atina’ya Platon ve Aristotes’den ders almaya yollanmıştır.
·       Platon’un öğrencisi Hermeias,dostları Ksenokrates’i ve Aristoteles’i Assos’a davet eder.
                                    
Aristoteks




·       Aristoteles Herminas’ın kız kardeşi veya evlatlığı olan Pythias’a aşık olur.
·       Herminas ise Pythias ile evlenme şartı olarak, Assos’ta kalıp felsefe okulu kurup,ders vemesi şartı koştuğu ileri sürülmektedir.
·       Aristoteks ile Pythians evlenirler.
·       Nitekim Aristoteks, Assos’ta üç yıl kaldı ve dersler verdi.(M.Ö.347-345)
·       Ancak M.Ö.345 yılında Pers genaralin görüşmeye çağırdığı Hermesi Tutuklatarak çarmağa gerildi
·       Persli komutan Hermias’ın mührünü kullanarak yazdığı mektup ile Assosun tekrar Perslerin eline geçmiştir.
·       Bu olay yüzünden Aristotekles Assos’tan ayrılmak zorunda kalır.(M.Ö.345)
·       Biga yarımadasındaki Granikos ırmağı kıyısında M.Ö.334 yılında Büyük İskender tarafından Perslerin yenilmesi ile Ege kıyıların da Perslerin hakimiyeti son buldu.
·       Assos yeniden özgürlüğüne kavuştu.
·       İskenderin ölümünden sonra,Assos İskenderin genarelleri arasında pazarlık konusu olmuştur.
·       Fakat Assos yöresi bir ara Troias’ı işgal eden Galyaların eline geçmiştir.
     Bergama Krallığının güçlenmesi ve M.Ö.216’da Arisbe’de yenilmeleri üzerine Galyalılar bölgeden çıkartılmıştır
·       Assos Bergama krallığı ile birleşmiş,bu durum M.Ö 133’ e kadar sürmüştür.
·       Bergama kralı,Attalosu’un krallığını vasiyet yolu ile Roma İmparatorluğuna bırakmasına kadar sürmüştür.
·       Roma döneminde Assos büyük gelişme göstermiştir.
·       Assos’u ziyaret eden St.Paul ve St. Lukas,kentin Hıristiyanlığı kabul etmesinde etkili olmuşlardır.
·       Anadolun’da Hıristiyanlaşma yı en erken kabul eden kentler arasında Assos’ta vardır.
·     1. Haçlı seferleri sırasında Federik Barbarossa Çanakkale boğazını geçtikten sonra Assos ve çevresini tahrip etmiştir.
·       4.haçlı seferlerinde ise 20 yıl Latinlerin yönetiminde kalmıştır.
·       Bizanslı komutan Makhron yönetimindeki Assos,14.yy başlarında Osmanlı devletinin yönetimine geçmiştir.
·       Assos  sikke(madeni para)  basımına M.Ö.Vl.yüzyılın ilk yarısında başlamıştır.
·       Çoğunlukla sikkelerin yüzünde Athena başı,diğer yüzünde griffona(Aslan vücutlu,kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratıktır.) yer verilmiştir.
·       Bunun yanı sıra Medusa başı,arslan başı,üzüm salkımı tiplerine sikkeler üzerinde yer verilmişir.

                                   Assos ,görüldüğü  gibi birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmış nefret edilmiş yıkılmış,zengin bulunmuş yağmalanmış,sevilmiş onarılmış,tekrar tekrar aynı olayları yaşanmış.

               BU MEDENİYETLERDEN BİZE KALANLAR NELERMİŞ BAKALIM ?

         ASSOS LİMANI VE PALAMUT DEPOLARI
Antik Liman

Antik Liman ,yüzyıllar öncesinin  havasını koruyor.Mendireğin(Dalga kıranı olan liman) kırmızı ve yeşil fenerlerin aydınlığın da daha etkileyici.
    Antik limanın kalıntıları hala seçilebiliyor.2000 yılında Kültür Bakanlığı izni ile genişletilen mendirek,gelen misafirlerin akşam saatlerinde kayalar üzerinde oturması için ve resim çektirmesi için olmazsa olmazlardan olmuş.
Liman

      Gidenler bilir o kadar ufak bir alanın yüzyıllardır değerli olmasının nedeni sadece doğallığı,taş yapıları,denizinin muhteşem oluşu değilmiş. 



             PALAMUT DEPOLARI

Palamut depoları

   Palamut ağaçlar da Assos'un ünlenmesinde etkiliymiş;Bir zamanlar Assos’un etrafı Meşe Palamudu ormanları ile çevriliymiş.
Boya sektörünün önemli ham maddelerinden biri olan palamut meyveler(palamut,iğli) inin dış ülkeler ihraç edilmesi
Andezit taşından depo amaçlı binalar yapılmış.Andezit taşından yapılan palamut depoları günümüzde restore edilerek otel motel olarak kullanılıyor.
Palamut depolarının hepsi deniz kıyısında

          Hatta taş depo yapıları,otel,motele çevrilen yerlerin sahipleri palamut işinden para kazanan ailelerden bir kaçı hala oralarda işletmecilik yapmaktadır.
Bu meşe palamut ağacının bereketi 1950-1960 yıllarına kadar sürmüş
  1980' li yılların da Assos sit alanı ilan edilince,Assos sahil tarafı ve Behramkale köyünde yeni yerleşimlere izin verilmemiş iyi de olmuş diyelim.
   Meşe Palamut’un değeri neden bitti dersek,vinil boya  ham maddesinin bulunmasının etkisi olmuş.
Günümüzde ise meşe palamutu, halı ve kilimlerin doğal yolla boyamak için kullanılıyor.



          Assos Antik kenti




       Assos 18.yüzyılda birçok Avrupalı gezginlerin uğrak yeri olmuştur.Assos antik kentindeki Atena Tapınağ’nın kabartmalı blokları 1835 yılında Sultan ll.Mahmut tarafından Fransız arkeolog Racol-Rochette,hediye edilmiştir.Louvre müzesine götürülür.
Athena Tapınanın Maketi


          Amerikan Arkeoloji Enstitüsü 1881 yılında Osmanlı devletinden Assos’ta kazı yapmaya izin aldı.
J.T.Clarke,F.H.Bacon kazı çalışmalarını 1883 yılına kadar sürdürdü.Kazı sonucunda çıkan eserlerin 3/2’si Osmanlı devletine 3/1’i ise Amerikan kazı heyetine verildi.verilen tarihi eserler Boston Fine Arts  Müzesine götürüşmüştür.
         Nihayet 1981 yılında Prof Dr.Ü.Serdaroğlu tarafından başlatılacak ve 2005 yılında ölümüne kadar sürecektir.
       2006 yılından itibaren arkeolojik kazılar Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi adına Doç.Dr.Nusret Aslan tarafından yürütülmektedir.


            Antik şehir yüzünü denize dönmüştür.denizden yüksekliği 238 metredir.
Tapınağın inşa tarihi M.Ö.530 olduğu tahmin edilmektedir.Bulunduğu yer özellikle seçilmiş,surların yapımından sonra,her tarafa hakim bir noktada kurularak,baş tanrı Zeus’un sevgili kızı Athena’ya ithaf edilmiştir.
Athena Tapınağı

        Tapınağın Athena’ya adanması Batı Anadolu’da ve Yunan topraklarında bir gelenekti.
Tapınağın yapımında çevrede bulunan taş ocaklarından getirilen kırmızıtırak renkte andezit taşından inşa edilmiştir.
       Assos Athena tapınağı,mimari olarak Dor düzeninde inşa edilmiş olmasına rağmen İyonik özelliklere de sahip bulunan Anadolu’daki tek yapıdır.Tapınak sütünları,değişik mitolojik hikayeler ile bezenmiştir.
     Bugün bunların küçük bir bölümü İstanbul Arkeoloji Müzesinin Assos salonunda sergilenmektedir.
Diğer bölümleri ise Louvre ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.


        Akropolisin(şehrin) doğu,güney ve batı yamaçlarında antik kent insanlarının yaşam alanları
yer almaktadır.Kentin batı yönündeki ana cadde boyunca ise nekropolis(mezarlık) alanı yer almaktadır.
    Kente mezarlık caddesinden,iki kule ile güçlendirilmiş Batı kapısından girilmektedir.

       Doğu’ya doğru ilerlendiğinde,kentin eğitim kurumu olan Gymnasion ve daha ilerisinde Agora bulunmaktadır.
         Agorada,dükkanların bulunduğu Stoalar(üstü kapalı,sütunlu galerilere verilen ad) ve Bouleuterion (meclis binası) yer almaktadır. 


    

        Agoranın güneyinde ise bir Roma hamamı ile iyi korunmuş tiyatrosu bulunmaktadır.
Tiyatro

Güneybatıda ise Bizans Dönemine tarihlenen Batı kilisesi ile geç Antik Çağ’a ait konutları görmek mümkündür.
    
         BEHRAM-KALE KÖYÜ
Behamkale Sokaklar

        Osmanlı döneminde kurulmuş eski bir köy,Antik şehir,yüzünü güneye yani denize dönmüşken,köyün yerleşimi ters tarafa doğru kurulmuş,köy antik kent surları içinde yer alır.

150 haneli bir yerleşimi olan köy Tarihi dokusunu koruyor.

Sit alanı olduğundan yeni ev ve benzeri yapılaşmaya izin verilmiyor.Evlerin tamamı yörede bulunan andezit taşından yapıldığı için gezerken eski çağların birinde yaşıyormuş izlenimi veriyor.

Ören yerine çıkan taşla kaplı yokuşun sağında ve solunda yerli kadınların evde ürettikleri ve işledikleri çeşitli otlar,zeytin,zeytin yağı,danteller,keten elbiseler,doğal sabunlar,el örgüleri giysileri gibi objelerin satış yerleri vardır.
Alışveriş keyfi

     
       HÜDAVENDİGAR CAMİ




      Antik kentin içinde bulunuyor.Cami Osmanlı Sultanı 1.Murat Hüdavendigar tarafından 14.yüzyılda yaptırılmış.
Osmanlının kendine özgü eserlerinden olan cami tek kubbeli ve kare planlı olarak inşa edilmiştir.

Caminin içerisinde yer alan kadırga resimleri Osmanlı cami mimarisinde pek karşılaşılmayan bir örnek oluşturur.
         Daha da ilginç olan,Caminin mermer giriş kapısı Carnelius kilisesinin kapısı olması.
Ve Kilise kapısı iken tamir ettiren Skamandros hükümdarının kilise kapısına yazdırmış olduğu duaya dokunulmamış,sadece haç işaretinin iki kanadı kırılmış.

          Üzerinde haç işareti olan bir kapının camide kullanılması güzel olduğu kadar enterasan değil mi?

      Duayı merak ettim,
'Skamandros şehri başkanı Anthimos, mükafat olarak kendi günahlarının bağışlanması için istekli bir şekilde dua ederek, gayretle ve emek vererek, Aziz Cornelius Kilisesi'nin sağlam olmayan bölümlerini güzelleştirmek için tamir ettirdi. Her kim bu kilisenin güzelliklerine, durumuna, mozaiğine ve olağanüstü ihtişamına bakarsa, Tanrı'nın kölesi olan ve bu binayı tamir ettiren Anthimos'un ölmeden önce işlediği günahların affı için dua etsin.'
İnşallah

         HÜDAVENDİGAR KÖPRÜSÜ


Tuzla çayı üzerine kurulmuş 14.yüzyılda 1.Murat tarafından yaptırılan bir eserdir. Yüzyıllardır onarım görmüş olmasına rağmen
Köprünün kemerleri orjinalliğini korumaktadır.Araba trafiğine kapatılmış olması,yürüyerek tuzla çayının renklerini takip etmek ayrı bir keyifti.




Kızımla gezerken  bize beklentimizin ötesinde huzur,mutluluk,keyif ve sakinlik kazandırdı.
Kendiniz ile baş başa kalabilirsiniz.

Bizim konaklamamız  Öz Pansiyonda oldu,her yerde tabelasını görebilirsiniz. Doğa,deniz,manzara,bakirliği her şey muhteşem fakat bakımsızlık,özensizlik pek yakışmadı.



Sizlere de pati pati geziler :)


  

  


        

  
     

    


a





               
                   
Read More

19 Ekim 2018 Cuma

Published Ekim 19, 2018 by with 0 comment

İZNİK


İZNİK
resimden daha güzeldi
Yıllar önce de İznik’te bulunma fırsatımız olmuştu ve çok sade
kolay gezilebilen bir yer sanmıştık,Yanılmışız..
2018 yılının Temmuz ayında kızımla gittiğimizde üç büyük imparatorluğun izlerini ararken iki gün yetmedi.

Birkaç tanesine gidemedik,uzak geldi veya gün yetmedi. Bu şehre bir daha gelmemiz için bahanemiz olsun dedik.
Üç büyük İmparatorluk’tan bizlere kalan miraslara sahip çıkılmış restore edilmiş veya edilmekte olan bir kent. Bilgilendirme yeterli İznik için çok iyi çalışmalar yapılmakta, yapılmış.İznik tarihi ve antik  şehiri  “açık hava müzesi” olarak Dünya Kültürel Miras Listesine girmeye hazırlanıyor.
Yeşil Cami ve Çevresi gerçekten çok Mistik

İznik ,tarih boyunca uğruna savaşanların,gelecek nesillere ben buradaydım demek için eser bırakanların tarihine ev sahipliği yapmaktadır.

İznik coğrafi konum olarak ; Bursa’nın 86 km kuzeydoğusunda aynı adla anılan
İznik Gölünün doğu kısmına kurulmuştur.

Nasıl gidilir derseniz,

İznik ilçesi Bursa ilimize bağlı 85 km uzaklıkta her saat otogardan kalkan otobüs ve minibüsler var.
İstanbul-iznik arası 210 km Yani 2.5-3 saat te varılacak bir mesafe de , bir veya iki gece kalmanızı tavsiye ederim.Tarihini anlamak,doğasını çözmek,gölünde yüzerken gün batımını seyretmek ve yayın balığını yemek için kesinlikle gidilmelidir. 
Konaklamamız:
Biz göl kıyısında Göllüce köyününün biraz ilerisinde Doğa Muhit adlı
Çadır kampta kaldık ve kampın göl kıyısında olmasının tüm nimetlerinden
yararlandık;gölde yüzmenin,gün batımını izlemenin veya ona karşı çay içmenin
sabahın yedisinde gölde yüzmenin ve balık ağlarını toplayan balıkçıları seyretmenin keyfini çıkardık.
Bize iyi ki buradayız dedittirdi.

Kamp yeri;restoranın arka bahçesinde,zeytin ağaçları altında
salıncaklı,hamaklı ufak ve şirin bir yerdi.Tek kusuru wc ve duşların biraz bakımsız olmasıydı.
Çadırımız

Kızımla ilk çadır kamp yerimizdi,çadır kamptan ne istediğimizi keşfettik,bundan sonra güvenli,temiz,aile işletmelerinde çadır kamplarında kalabileceğimizi keşfettik ve kaldık,daha sonraki yazılarımda beğendiğimiz,beğenmediğimiz çadır kamp yerlerinden de bahsederim…Tavsiye ederim.


Sabah kahvaltımız simit-peynir tarzında göl kıyısındaki parklarda oluyor.Öğlenleri ise sokakta herhangi bir restoranttan yiyoruz veya sokak satıcılarından meyve alıyoruz.Akşam yemeğinde ise gündüzden gözüme kestirdiğimiz restorana gidiyoruz öncellikle tercihimiz yöresel lezzetler oluyor.

İznik'te kamp alanın restorantında kamp sahibinin gölde tutuğu  yayın balığını
yedik,balığın pişmesi ve lezzeti ve yeşillikler içinde sunulması çok güzeldi.
İkinci akşam ise Kır Çiçeği restorantta kebap çeşitlerinden tattık ve
burayı da beğendik.

Fiyatları makul ölçüde geldi.Kazıklandık değmezmiş demedik.
Kızımın bisikletini yanımızdaydı ilk gün gezerken bisikletle kullandı fakat şehir sokakları  dar ve arabaların park etmelerinden dolayı bisiklet kullanmaya elverişli değildi.Yine de diğer şehirlerinin imkanlarına göre daha bisiklet kullanmak için olanak vardı.

İznik göl kıyısında asfalt yolda bisiklet kullanmak daha güvenli
Rakım 85m,yüzölçümü 753 km2 halkın geçim kaynağı tarımcılık ve zeytincilik
ve çinicilik ve en önemli gelirleri arasında yılın her mevsiminde gelen yerli yabancı
turistler oluşturuyor.
Mezarlık Yolu

Sokaklarda gezerken fark edersiniz her yerde zeytin ağaçları ve çini işletmeleri var.Ayrıca  bahçeden yeni toplandığı belli olan meyve sebze satanlara rastlanıyor almadan,yemeden geçemiyoz.

İznik denince herkesin aklın ilk önce çinisi daha sonra gölü geliyor. 

İZNİK ÇİNİSİ


XV-XVll .yüzyıllar arasında İznik çinisi büyük gelişme göstermiş ve Osmanlı mimarisinde önemli bir dekoratif unsur olarak kullanılmıştır.
Çini,cami,çeşme,sebil,kütüphane gibi çeşitli eserlerde  geniş bir kullanım sahası bulmuştur.


XV,XVl, ve XVll. yüzyıllarda yapılan başlıca yapıları süsleyen,desen,renk ve teknik bakımdan eşsiz güzellikteki duvar çinileri hep İznik fırınlarından çıkığı gibi birçok Avrupa ve Amerika müze ve koleksiyonlarının en değerli eşyaları arasında yer alan göz kamaştırıcı güzellikteki tabak,kase,fincan,kandil ve maşraplar da İznik fırınlarında yapılmıştır.


1648 yılında Şam’a giderken İznik’e uğrayan ve İznik’i gezen ünlü Seyyah Evliya Çelebi İznik’te büyük bir çarşı ve çini fırınları bulunduğuna işaret eder ve şöyle der:”Burada insanı hayretler içerisinde bırakan bukalemun (çok renkli ) nakışlı öyle çiniler işlenir ki tarifinden dil acizdir.”
XVll.yüzyılın sonlarından itibaren İznik çini sanayii ve tekniğinde duraklama dönemi başladı.Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nda siyasi,askeri otorite boşluğunun ortaya çıkması ve ekonomik bir krizin yaşanmasına paralel olarak sarayın mimari faaliyetleri azaldı.
Hepsi Çok çok yetenekli...görülmesi gerekli
Tüm Eserleri Muhteşem

Sarayın İznik çinisi yapımcıları üzerindeki himayeside kayboldu.İznik çinisi parlak
dönemini kaybetti.
300 yıl aradan sonra 1985’de Faik Kırımlı usta İstanbul’dan İznik’e gelerek bir atölye kurmuştur.Bu atölyelerde İznik klasik çinilerinin üretimine yeniden başlandı.
Akademik,teknolojik ve kültürel destekli İznik Çini ve Keramik araştırmaları için ilk adım 1993’de atıldı ve İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı çatısı altında “İznik Çini-Seramik Araştırma Merkezi “ adıyla bir merkez kuruldu.
Böylece İznik Çiniciliği bu vakfın kurulması ile yeniden gün ışığına çıktı renklerinden ve kalitesinden bir şey kaybetmeden.
İZNİK ÇİNİ FIRINLARI KAZI ALANI
İznik’te Osmanlı dönemi çini-keramik fırınlarını araştırmak üzere,kazı ve sondajlara 1964-1969 arasında İstanbul Üniversitesi tarafından yapılmıştır.Bu kazı çalışmalarında çini örneklerini yaratan fırınlar açığa çıkarılmıştır.
İznik Çinileri XV-XVl. Yüzyıllarda küçük kubbeli bir pişirme ocağından olan fırınlarda üretilmiştir.

İZNİK GÖLÜ

Gölün uzunluğu 33 km,genişliği 12 km, çevresi 95 km dir.Gölün çevresi asfalt yollar yapılmış ulaşım kolaylaşmıştır.Buralarda bisiklet ve treeking rotaları  da var.Onları deneyimlemek çok güzel olabilir.
Gölün çevresinde 45 köy mevcut,yayın ve sazan balıkları en meşhurudur.

Antik dönemden beri İznik’e gelip de balığından yemeyen ve göl hakkında yorum yapmayan seyyah olmamış.Bizim Seyyahımız Evliya Çelebi ne demiş bakalım.

"Bu göl, İznik Gölü'dür.
 Durgundur,
 Karanlıktır,
 Derindir,
 Bir kuyu su gibi, içindedir dağların"
                                                             (Nazım Hikmet)
"Burası beşinci iklimin yaşandığı yerdir. Suyu ve havası çok güzeldir. Bu gölün çevresinde 45 tane köy vardır ki, bunlar bağlı bahçeli, camili, hamamlı, küçük birer çarşılı mamur köylerdir. Bu gölün suyunda civar ahali çamaşır yıkar. Hiç sabun sürmedikleri halde yine de bembeyaz olur. Bu gölde 70 çeşit balık bulunur."
Bu sözler 1648 yılında İznik'e uğrayan Evliya Çelebinin "seyahatname" sinde yer almaktadır. İznik Gölü Cennet ülkemizin en güzel göllerinden biridir. Beşinci büyük gölümüzdür. Çevresindeki zeytin ormanlarının altın sarısı müşküle üzüm bağları ve her mevsim bin bir çeşit sebze ve meyvenin yetiştiği bitek topraklarının yaşam kaynağı; ilkçağın 'Askanya'sıdır. (Ascanius) Mitolojiye göre; bolluk, bereket, şarap ve toprak tanrısı 'Dionizos'un yıkandığı yerdir.

Demiş, doğru söylemiştir.



Tarihi
   Antik çağın ünlü coğrafyacısı Strabona göre İznik ,Makedonya Kralı Büyük
İskender’in Komutanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından
M.Ö.316’da kurulmuştur.
   Antik çağın geleneklerine göre İznik ,bilinen ilk Kurucusunun ismini aldı ‘’ANTİGONİA’’.
·     M.Ö.301’de Makedonya İmparatoru Büyük İskender’in mirasçıları,Genaral Antigonius ve Genaral Lysimakhos,imparatorluğu egemenliğini almak için savaştılar ve Lysimakhos kazandı.Bu kez ismi Lysimakhos’un eşinin ismi olan’’NİKAİA’’ oldu.
·     Yörede hakim olan Bithynia Kralı Zipoites,M.Ö.279’da Nikaia ele geçirdi.
     Nikaia ,Bithynia Krallığının başkenti oldu.
·     Adına altın sikkeler basıldı.’’Altın Şehir’’ ünvanı ile anıldı.
·     Bithynia ordusu,General Lucullus komutasındaki Roma ordusuna yenildi.
     Kentin bu sefer de adı “NİCAEA” olur.
·     M.S. 259 yılında Gotların saldırısına uğradı.
·     Romalılar ,surları yeniledi ve genişletti.
·     M.S.395’te Roma İmparatorluğu ikiye (Doğu-Batı Roma) bölündü.
·     Nicaea,Doğu Roma imparatorluğu sınırları içinde kaldı.
·     M.S. 476 da Batı Roma İmparatorluğu yıkılınca.
·     19.yy tarihçileri,M.S.476 dan sonra Doğu Roma İmparatorluğuna Bizanslılar dediler.
·     Bizanslılar,Nicaea da kiliseler,su yolları,sarnıçlar yaptılar.
·     1071 de Selçuklu Sultanı Alpaslan’nın Bizans ordularını Malazgirt’te yenmesinden sonra
·     Kutlamışoğlu Süleyman Şah,1075 tarihinde Nicaea’yı aldı.
     Ve Selçuklu devletinin başkenti yaptı.
   Tabi ki  tekrar ismi  değişti.
    Nİcaea’nın izi anlamında “İZNİK” oldu.    İznik ,Selçuklu Türklerine 22 yıl başkentlik yapabildi.
·     1097 de bu seferde 1.haçlı ordusu, Godefroy De Bouillo’un baş komutanlığında kuşatıldı ve alında.
 1097 yılın da  Haçlılıar iznik’i tekrar Bizanslılara verdiler.
·     Bizanslıların 2.iznik dönemi başladı.
   lV.Haçlı Seferine katılan Latinler,Constantinopolis’i işgal edip yağmaladılar.
·     1204  Constantinopolisi de(İstanbul) Latin İmparatorluğunu kurdular.
·     Bizans’ın saltanat soyu Theodoros Lascaris, İznik’e kaçtı ve burada İmparatorluğunu ilan etti.
·     İznik,böylece 57 yıl boyunca Bizans İmparatorluğunun yönetim merkezi oldu.
·     Bu dönemde de surlar onarıldı.Şehrin korunması güçlendirildi.
·     Başkent İznik’te Theodoros Lascaris’den sonra dört imparator daha tahta çıktı.
·     Vlll.Michael ,1261 yılında Costantinopolisi yeniden ele geçirerek.
·     Latin İmparatorluğuna son verdi.
·     Bizans İmparorluğu’nun başkenti tekrardan Costantinopolis (İstanbul) olmuştur.
·     Osmanlı İmparatorluğ’nun ilk  dönemlerinden  beri  İznik ,ilgi çekmiş ve fethedilmek
İstenmiştir.
·     Osman bey zamanın da kuşatılmış ise de alınamamıştır.
·     İznik Sultan Orhan Bey zamanın da 1331 tarihinde fethedildi.
·     Böylece İznik 234 yıllık aradan sonra yeniden Türk idaresine girmiştir.
·     İznik,özellikle ll.Murat ve Çandarlılar döneminde şehir imar edildi ve birçok cami,medrese,han,hamam… bu dönemde yapıldı.
·     İznik,İstanbul’dan Anadoluya uzanan sefer ve kervan yolunun üzerinde önemli bir durak ve konaklama merkezi oldu.
·     XlV-XVl.yüzyıllarda İznik,Türk kültür hayatında önemli bir yere sahipti.
·     Birçok ulema ve şairin yetiştiği bir kültür merkezine dönüşmüştür.
·     Bu yüzden de İznik’e “Ulema Yuvası”(Alimler Diyarı) denmiştir.
·     İstanbul’un fethi ve Anadolu’daki Osmanlı egemenliğinin pekişmesinden sonra,İznik’in önemi azaldı.
·     Kara Halil Paşanın idamı,Çandarlı ailesinin nüfuzunun sarsılmasına sebep oldu.
·     Şehrin köklü ailelerinin İstanbul’a  göç etmeleri nedeni ile İznik geriledi.
·     XVl.yy dan sonlarında zenginliğini kaybetmeye başladı.
Sonuç olarak çeşitli dönemlerin askeri,siyasi,dini,sosyal ve kültürel yaşam biçimlerini bize yansıtan birçok uygarlığın kalıntılarını günümüze taşıyan İznik ,açık hava  müzesi niteliğini yüzyıllar geçse de hala korumaktadır.


Bu Eserleri Gezerken Tanıyalım



ROMA DÖNEMİNDEN BİZE KALANLAR


SURLAR

İznik’in etrafını beş kenarlı çokgen şeklinde kuşatan 4 ana kapı (İstanbul Kapı,Yenişehir Kapı,Lefke Kapı,Göl Kapı) ve 12 tali kapı bulunan surlar,4970 metre uzunluğunda,yüksekliği 10-13 metre arasında değişen surlarda yuvarlak ve kare şeklinde 114 burç bulunmaktadır.

Hellenistik dönemde inşa edilmeye başlanan surlar,Roma ve Bizans dönemlerinde yapılan yeni ilaveler ve tamirlerle  günümüzdeki şeklini almıştır.



SENATÜS SARAYI

Saray,M.S.lV. yüzyılda göl kıyısında bugünkü inciraltı adıyla anılan mevkide inşa edilmiştir.Hıristiyan alemini yakından ilgilendiren ve önemli kararların alındığı
“l.Ekümenik Konsil” burada yapılmıştır.
l.VeVll.EKÜMENİK KONSİLLER

Senatüs Sarayın da,M.S.325 tarihinde 218 piskoposun katılımı ile ilk ekümenik konsil  yapılmış ve Hıristiyanlık dinine hayat veren “İznik Yasaları” adıyla bilinen 20 maddelik karar alınmıştır.
İmparator l.Konstantinus’un huzurunda yapılan l.Konsil şiddetli tartışmalara sahne olmuş.İskenderiyeli  din adamı Arius’un “Hz.İsa’nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediği” şeklindeki tezi kısa sürede taraftar toplamıştır.Piskoposların hoşuna gitmez ve Arius ve arkadaşları toplantıdan kovulur.
Hz.İsa’nın tanrının oğlu olduğuna dair sav kabul edilir.

Vll.Ekümenik konsil 787 tarihinde gene İznik’te ki Ayasofya kilisesinde yapılır.
Kısaca İznik Hıristiyanlar açısından önemli bir dini merkezlerden biridir.

OBELİKS ( DİKİLİTAŞ-BEŞTAŞ) ANITI

Kentin 5 km kuzeyinde bahçeler arasında yükselen bu mezar anıtı eski Roma yolu üzerindedir.( Elbeyli Kasabası ).
M.S.l.yy da C.Casius Philiscus isimli varlıklı bir Bithynialı anısına yapıldığı üzerindeki Hellence kitabeden anlaşılmaktadır.
Dikdörtgen prizma bir kaide üzerine beş adet üçgen prizma mermer blokun üst üste konulması ile inşa edilen obelisk 12 metre yüksekliktedir.

ANTİK ROMA TİYATROSU

Roma İmparatoru Trajanus döneminde M.S.98-117 yılları arasında Bithynia Prokonsülü (Valisi) çabaları ile yapılmıştır.
Düz araziye yapılmış nadir ve görkemli yapılardan biridir.

BERBERKAYA MEZAR ANITI (KRAL MEZARI )

Abdülvahap Tepesi’nin güneybatı yamacındadır. Tek bir kaya kütlesinden yontularak yapılmıştır.İznik’te Hellenistik çağa ait tek eserdir. Üzerinde sade işçilik dekoratif bezemeler,silmeler ve kabartma göbeği gibi motifler vardır.
Mezarın Bithynia Kralı ll.Pruslas (M.Ö.185-149 )için yapıldığı söylenir.

TAŞ KÖPRÜ
İznik-Orhangazi karayolunun 50 m kuzeyindedir.
Roma döneminde yapılan ve tarihi ipek yolu üzerinde bulunan taş köprü 20 metre uzunluğunda ve 2.5 m genişliğindedir.

BİZANS DÖNEMİ ESERLERİ

    AYASOFYA MÜZESİ(ST.SOPHİA)


         Müze şehrin tam ortasında kentin dört kapısına ulaşan yolların kesiştiği noktada yer alır. M.S.lV.yüzyılda Romalılar tarafından Gimnasium üzerine Bizans çağında yapıldığı tahmin edilen Ayasofya Müzesi,Orhan gazi tarafından 1331 yılında camiye dönüştürülen yapı,Kanuni döneminde Mimar Sinan tarafından yenilenmiştir.


M.S. 787 yılında Vll.Ekümenik Konsil bu binada yapılmıştır.


HYPOGE (YERALTI MEZARI )
M.S.lV. yüzyılda yapıldığı anlaşılan bir yer altı mezar odasıdır.Tavan ve duvarları bitkisel geometrik motifler ile hayvan figürlerinden oluşan freksler ile doludur.
Hıristiyan dini motiflerinin sembolik bir anlayış ile betimlenmesi bakımından önemli bir eserdir.Hipojeyi ölümsüzleştiren iç duvar yüzlerinin ve tonozun çok renkli freskler ile yapıldığı günün canlılığını korumaktır.

SU KEMERLERİ

Doğu yönünden kente gelen ve Lefke Kapı’nın dışında biten su yolları,M.S.Vl.yüzyılda(527-565 yılları arasında ) İmparator Jüstinien tarafından yaptırılmıştır.Su kemerleri antik dönemden yakın geçmişe kadar kentin su ihtiyacını karşılamıştır.Havuz başı-Lefke kapı arasındaki su yolu günümüzde de ayaktadır.

VAFTİZHANE (BÖCEK AYAZMA )

M.S.Vl.yüzyılda inşa edilmiştir.11 basamaklı merdivenle inilerek ulaşılan bir oda halindeki vaftizhane,daire planlı ve bir kubbeli yapıdır.Ortasında kare şeklinde mermer taşlarla çevrili bir vaftiz teknesi yer alır.Vaftiz havuzunun  çevresinde İbranice ve Grekçe yazılar mevcuttur.


KOİMESİS KİLİSESİ

Vlll.yüzyılda (750 yılın da) piskopos Hyakinthos tarafından inşa ettirilmiş.Hyakinthos Manastırı olarak biliniyordu.iç duvarlarında,Yarım kubbesinde altın zemin üzerinde kucağında Hz.İsa olan Meryem mozaği, iki yanında ise imparator elbiseleri ile giyimli dört baş melek tavsir ediliyordu.Ayrıca dört incil yazarını kitapları hazırlar vaziyette gösteren dört mozaik daha dikkat çekiyordu.325 yılı konsili tavsir eden yağlı boya tablolar mevcuttu deniliyor. Maalesef 1922 de tamamen yıkılmıştır.

HAGİOS TRYPHON KİLİSESİ
Xl.yüzyıldan sonra İznik Hükümdarı ll.Thedoros Laskaris’in bir felsefe okulu ile birlikte yaptırdığı kilise,şu anda kalıntı halindedir.Plandan büyük bir kubbe ile örtülü olduğu ve tabanının çok süslü mozaiklerle kaplandığı anlaşılmıştır.

AYATRİFON KİLİSESİ
X-Xll.yy yaptırılmış bir Bizans eseridir.Agalama Manastırı’na ait bir kilise olduğu öne sürülmektedir.Bu da kalıntı halindedir.

BAZİLİKA

Amerika Arkeoloji Enstitüsü'nün(Archaeological Institute of America )tarafından 
'2014 Yılının En Önemli 10 Keşfi' arasında gösterilen İznik gölü kıyısında 20 metere
derinlikte bulunan Bazilika, 1600 yıl önce Roma askerleri tarafından 
İznik Gölü kıyısında öldürülen Aziz Neophytos'un adına 
inşa edilmiştir.


OSMANLI DÖNEMİ MİRASLARIMIZ

YEŞİL CAMİ

İznikle sembolleşen ve en muhteşem kültür varlıklarımızın başında gelir.
Yeşil Cami,adını yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır.
1378-1392 yılları arasında Çandarlı Halil Hayrettin paşa tarafından Mimar Hacı Musa’ya yaptırılmıştır.Erken Osmanlı döneminin tek kubelli camileri arasında
En görkemlilerindendir.Mermerden yapılmış caminin mihrabında görülmeye değer ve zengin taş işçilik vardır.

NİLÜFER HATUN İMARETİ (İZNİK MÜZESİ )




1388 yılında 1.Murat tarafından annesi Nilüfer Hatun anısına inşa ettirilmiştir.Binanın planı ters T harfi şeklindedir.Bina bir kat küfeki taşı (deniz kabuklarının,çoğunlukla da küçük istiridye kabuklarının oluşturduğu bir istiridye kalkeridir.) ve üç kat tuğla sistemi ile inşa edilmiş,zengin taş ve tuğla işçiliğine sahiptir.
19.yüzyılın sonlarına kadar imaret işlerini sürdüren yapı.Cumhuriyet döneminde 1960 yıllarına kadar depo olarak kullanılmış.
1960 yılının ağustos ayında Müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

HACI ÖZBEK CAMİ
Küçük ve sevimli

İznik’te inşa edilen ilk Osmanlı camisidir.1333-1334 yıllarında Hacı Özbek tarafından inşa ettirilmiştir.Kare planlı olup minaresizdir.
Osmanlı mimarisinde son cemaat yerini de örten tek kubbeli camilerin en eski örneklerindendir.

ŞEYH KUDBEDDİN CAMİİ VE TÜRBESİ


ll.Bayazit’in vezirlerinden Çandarlı İbrahim Paşa tarafından XV.yüzyılda yaptırılmıştır.Cami tamamen yıkılmıştır.
Tek kubbeli ve kare planlı kubbede İznik’in tanınmış müderrislerinden olan ve 1418’de vefat eden Şeyh Kudbeddin yatmaktadır.
EŞREF-İ RUMİ (EŞREFZADE ) CAMİİ VE TÜRBESİ
ll.Bayazit’in oğlu Şehinşah’ın eşi Mükrime Hatun tarafından XVl.yüzyılda yaptırılmıştır.
Caminin ve türbenin duvarları Sultan lV.Murat tarafından  ( 1640-1643 yıllarında) çinilerle kaplatılmıştır.Kurtuluş savaşı sırasında tamamen yıkılmıştır.1950 yılında aslına benzer boyutlarda yeniden inşa edilmiştir.
Eski camiye ait sadece minare ayaktadır.
Caminin yanındaki türbede XV.yüzyılın büyük mutasavvıfı ve şairlerden olan Eşref-i Rumi yatmaktadır.

MAHMUT ÇELEBİ CAMİİ

Sultan ll. Murat’ın kayınbiraderi ve Çandarlı Halil Hayrettin Paşa’nın Torunu vezir Mahmut Çelebi tarafından 1442 yılında yaptırılmıştır. Yeşil Cami’nin Küçük bir örneğidir.

YAKUP ÇELEBİ CAMİİ VE TÜRBESİ
ÇOK BAKIMLI VE ÇİÇEKLİ

l. Murat’ın oğlu ve Yıldırım Bayazıt’ın kardeşi Yakup Çelebi tarafından XlV. Yüzyılda ters T planına göre inşa ettirilmiştir.Taş ve tuğla işçiliği değerlidir.
1919 yılına kadar imaret,1943’ten sonra müze deposu olarak kullanılan yapı 1963 yılında restore edilmiş ve cami olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Bahçesindeki türbe Yakup Çelebi adına yaptırılmış bir makam türbesidir.
Yakup Çelebi Bursa’da babası l. Murat Hüdavendigar’ın yanına gömülüdür.

ORHAN GAZİ CAMİİ VE HAMAMI
Orhan Gazi’nin 1334-35 tarihinde yaptırıp bizzat eliyle ilk aşı dağıttığı imaret ve hamam harabe halindedir. Camiye ait kitabe İznik müzesinde muhafaza edilmektedir.

SÜLEYMAN PAŞA MEDRESESİ
Tadilatta

Rumeli fatihi olarak bilinen Orhan Gazinin oğlu Süleyman Şah tarafından 1332 yılında yaptırılmıştır. Bilinen en eski Osmanlı medresesidir.Avlulu medreselerin de ilk örneğidir.
Binada 11 hücre,bir dershane ve bunları örten 19 kubbe mevcuttur.Medrese açık avlulu ve “U” planlıdır.

İSMAİL BEY HAMAMI

XlV.yüzyılda Beylikler zamanından kalan hamamın iç mimarisi çok ilginçtir.
Hamamın üst kısmı spiral kubbe ile örtülmüştür. İç bükey on iki spiral dilimli kubbenin merkezinde ve her diliminde aydınlık açıklıklar görülür.
1989-90 yıllarında konstrüksiyon şemsiye ile koruma altına alınmıştır.

ll.MURAT HAMAMI


XV. yüzyılda inşa edilmiştir.Erkekler ve kadınlara ait bölümleri olduğu için “çifte hamam”olarak da anılmaktadır. Hamam günümüzde hala çalışmaktadır.

l.MURAT HAMAMI
İki kubbelidir.XlV.yüzyılın sonuna tarihlenir.
Avlusunda Kahve var

KIRGIZLAR TÜRBESİ


İznik’in Türkler tarafından fethi sırasında yararlıklar gösteren Kırgız Türklerin anısına,Orhan gazi tarafından 1331 tarihinde inşa ettirilmiştir.
İçinde yedi büyük ve bir çocuk lahdi bulunmaktadır.
Türbe,mimarisi ve kalem işi süslemeleri bakımından büyük değer taşır.
SARI SALTUK TÜRBESİ
XlV. Yüzyılda yapılmış olan türbe,bir bağ içinde makam türbesidir.

ABDÜLVAHAB SANCAKTARİ TÜRBESİ
İznik Panoraması


İznik, Bizanslılar elinde iken şehri kuşatan İslam ordusundan Abdülvahab adındaki bir kişiye ait olduğuna inanılan bu yatır,kentin doğusunda ki şehre ve göle hakim bir tepededir.Manzarası çok güzel tavsiye ederim.yolda giderken değerli insanlarımızın mezarları da görülebilir.
Vlll.yüzyılda kuşatma esnasında İslam ordularına büyük yararlılık gösterdiğine inanılan Abdülvahab anısına Türkler,İznik’i aldıktan sonra türbe yaptırmışlardır.

ÇANDARLI  HALİL HAYRETTİN PAŞA TÜRBESİ


Halil Hayrettin Paşa ,Osmanlı tarihinde önemli rol oynayan ünlü Çandarlı soyunun kurucusudur.Lefke kapı dışında mezarlığın içindedir.
Hayrettin Paşa ve Ali paşa’nın mezar taşlarının işçiliği emsalsizdir.Mezar taşlarının üzerinde Farsça girift yazılar tam bir sanat harikasıdır.
Buradaki en yeni mezar 1885 tarihlidir. Bu da çandarlı torunlarının yakın bir geçmişe kadar İznik’te yaşadıklarını  gösterir.

ÇANDARLI İBRAHİM PAŞA TÜRBESİ
Halil Hayrettin Paşa’nın küçük oğlu İbrahim Paşaya aittir.1429 yılında inşa edilmiştir.


ÇANDARLI KARA HALİL PAŞA

Çandarlı Halil Paşa’nın büyük oğlu ve ll.Murat ile Fatih Sultan Mehmet yıllarının sadrazamı,İstanbul’un fethine yeni bir Haçlı Seferine sebebiyet vereceği düşüncesiyle karşı çıkmıştır. İstanbul’un fethinden sonra idam edilerek kendinden önce ölen oğullarının yanına gömülmüştür.
Osmanlı tarihinde idam edilen ilk sadrazamdır.Türbe 1455 yılına aittir.

EŞREF BABA TÜRBESİ
XlV.yüzyılda inşa edilen türbe elma ve zeytin ağaçlarının altında dır.

AHİVEYN SULTAN (AFYON SULTAN TÜRBESİ )
Çocuk Bahçesinin İçinde


Beyler Mahallesinde bir çocuk parkı içindedir.Osmanlı İmparatorluğu döneminde İznik Ahi Örgütü temsilcisi idi.Türbe XV.yüzyıla aittir.
HUYSUZLAR TÜRBESİ


Özelliksiz ve kitabesiz bir türbedir.XVlll.yüzyıla tarihlenen türbede üç mezar bulunmaktadır. Türbeye belli bir süre bırakılan çocukların uslanacağına inanılır.
Tarihi Çınar Ağaçları Koruma altına alınmış
Biz gezerken yorulduk fakat  aynı zamanda çok da keyif aldık.
Sizlere de pati pati geziler...






















































  















Read More