23 Haziran 2019 Pazar

Published Haziran 23, 2019 by with 2 comments

TARAKLI / ADAPAZARI


     Sakarya’nın en uzak ve dağlık bölgesinde olan Taraklı  Hıdırlık Tepesi ve Taraklı Hisarı'nın yamaçları ile bu iki tepe arasındaki vadide kurulmuş.


Osmanlı Dönemi'nin birbirinden farklı görünümde olan Taraklı ; kemerli , küçük camlı, ahşap kafesli sürgülü pencereli, ahşap süslemeli cumba ve balkonları, saçakları ile Osmanlı mimari örneklerinin en güzel çeşitliğine sahiptir.


 

   Ses ve çevre kirliğinden uzak olmasıyla CİTTASLOW ( Sakin Şehir ) olan sayılı ilçelerimizdendir.  Taraklı'yı yıllar önce aklımıza sokan  annemlerin yazlık komşusu Necdet Bey ve İnci Hanım’a çok teşekkür ederiz.Onlarla birlikte gideceğimize söz vermiştik.



Sözümüzü tutuk ve hep birlikte gittik...İYİ ki de yaptık.


  
  Eski İstanbul-Ankara kara yolundan gidilen Taraklı’nın yolu yeşilin 1000 tonu ile bize eşlik etti. Yollarda sebze ve meyve satıcıları ise doğanın nimetlerini sergilemekte .Uğramadan ve almadan geçilemiyor, meyveler çok cezbedici duruyor.




       Yerel yönetim ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılan ( 1992) ortak çalışmalar sonucunda tarihi dokunun korunmasına özen gösterilerek restorasyon yapılmasına karar verilmiştir.


Taraklı'da 94 adet tescilli sivil mimarlık örneği bina ve 8 adet doğal kültür varlığı bulunuyor. Tarihi çarşıda bulunan 64 dükkanın 55’i onarılarak evlerin % 20’si bakım ve tadilat yapılarak Taraklı'nın turistik değerini arttırmışlardır.


   Restorasyon yapılan binaların tümü ahşap karkas olup aynı zamanda kerpiç, çamur ve  sıva gibi yerel özgün malzemeler kullanılmış.




   Taraklı Belediyesi tarihi değerlerin korunmasına katkı sağlamak, tarih ve kültür bilincini gelecek kuşaklara aktarmak için ÇEKÜL VAKFI (Çevre Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) ile Tarihi Kent Birliğine üye olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.


        Taraklı’da  gezerken her köşede karşımıza çıkan ev yapımı tarhana , kurutulmuş erik ve elma kurusu, karadut özü ,orada yetişen bir çok ürün ve  orada yaşayan hanımların hamaratlığını gösteren ürünler.. Tabi ki tahta kaşıklar.



         Her yerde olduğu gibi sormadan,tatmadan ve almadan geçemedik . Fiyatları uygun geldi. 
Yöresel yemekler yapan esnaf lokantasında öğlen yemeğimizi yedik.İsmini yanlış hatırlamıyorsam Pamuk'tu.
Çok hesaplı ve tadı damağımızda kalarak ayrıldık.Çalışanlar da çok sempatikti.Uğrayın derim.



Hemen hemen her tezgahta bulunan ve  yöreye özgü olan  UĞUT tatlısını  nasıl yaptıklarını anlatmayı ve  size tattırmayı seviyorlar.  Deneyin derim...

          TARAKLI İSMİ NEREDEN GELMİŞTİR ?




        Taraklı’nın geçmiş bilgilerini ve isminin nereden geldiği hakkında en güzel bilgiyi Evliya Çelebi (1611-1688) seyahatnamesinde vermektedir.


Dükkanın İsmi Çok Tanıdık geldi

 Taraklı yedi mahalleden oluşmakta demiş ve  yazmış…
” Çarşı içindeki cami ( Yunus Paşa Camii) çok güzeldir. Bir hamamı, beş hanı, altı çocuk mektebi ve 200 dükkanı vardır. Hepsi kaşık ve tarak yapımıyla uğraştıklarından , şehre Yenice Tarakcı derler. Dağlar safi şimşir ağacıyla kaplı olduğundan halkı bunları işleyip, Arap ve Aceme gönderirler. Suyu ve havası çok güzeldir. Bütün dağları ormanla kaplı av yeridir. Deresi içinden aktıktan sonra diğer bir nehir vasıtası ile Sakarya nehrine kavuşur.” Demiş.


               
   TARAKLI'YA NASIL GİDİLİR

İstanbul’dan Taraklı 200 km civarında ; Tem yolundan devam ederken Adapazarı- Bilecik sapağına girip Bilecik yönünde devam ederken yaklaşık 20 km sonra Gevye-Göynük-Taraklı sapağına girdikten sonra 35 km devam ettikten sonra Taraklıya varılıyor. Adapazarı’ndan sonra Taraklı yön tabeları yeterli geldi. Yani yolları karıştırmadan gittiğim ender yerlerden.



NEREDE KALINIR DERSENİZ 


Hanımeli konağı  tamamen aslına uygun restore edilmiş ve döşenmiş ( 2010)
fiyatı da uygun geldi.Siz de sorun  derim
Bir gece kalınıp civardaki yerleri de gezmek fena olmaz.

Aranabilir 
    

TARAKLI TARİHİ

Eski adı “DABLOR” olan Taraklı Hellenestik dönemde “BYTİNİA”adını alan bölge içinde yer aldığı bilinmektedir.



Hisartepe'de bulunan iki sarnıç MÖ 1000 ile MÖ 2000  arasına tarihlenmektedir.
    Osmanlı Devletinin kuruluşundan önce, Ertuğrul Gazi zamanında , Osman Bey’in komutanı Samsa Çavuş Sakarya vadisindeki Sorkun, Yenice Tarakçı( Taraklı) ve Göynük tarafına akın düzenlemiş.


 Hırıstiyan olan halkın yaşadığı bu topraklar Bizanslılar'dan alınarak Osmanlı Beyliği'ne katılmıştır.




         Taraklının Osmanlı topraklarına katılış tarihi olarak 1289 ile 1293 yılları arasında ihtilaf olmakla birlikte, Taraklı’nın Osmanlığı Beyliği topraklarına katılışı,Osmanlı Beyliği'nin Anadolu Selçuklu  Devleti'ne yarı bağımlı olduğu yıllara rastlar.

Dalından dut yemekte çok güzeldi.

                 GEZİLECEK YERLER


        Başta sokaklar ve Osmanlı Dönemi'nden kalmış ve onarılmış evler. Bu evlerin bahçelerindeki çiçekler ve balkonları muhteşem...Manzaraların resimleri kesinlikle çekilmeli.





         Arnavut kaldırımlı ve daracık yokuşlu birbiriyle bağlantılı sokaklarında kaybolmak istedik ama maalesef olmadı … Hepsi meydana çıkıyor.



   
YUNUS PAŞA CAMİİ


   1517 yılında tamamlanan caminin, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine çıkarken Taraklı’da konakladığı zaman Sadrazamı Yunus Paşa’ya talimat vererek yaptırdığı caminin mimarının da Mimar Sinan olduğu söylenir. 



Kare planlı, tek minareli ve cephe duvarları küfteki taşından inşa edilmiş kubbesi kurşun kaplı olmasından ismi Kurşunlu cami olarak da anılır.






   Taraklı Hamamı


Ne zaman kimin tarafından yapıldığı bilinmemekle birlikte, Yunus Paşa camine döşenen tesisatla alttan ısınma sistemi mevcutmuş. Günümüzde kullanılmaktadır.

Tarihi Han



 Taraklı , Bağdat yolu üzerinde olduğundan kervanların  konaklama yerlerinden ve şimşir kaşıkların diğer ülkelere göndermek için pazarlık yapılan yerler.

Hisar




 Hisar Tepesi’nde iki su sarnıcının M.Ö. 1000-2000 yıllara ait olduğu tahmin edilen  tarihi kalıntıları mevcuttur.




7 ASIRLIK ÇINAR AĞACI


Yusuf Paşa Mahallesi'nin Osmanlı döneminden kalma asırlık mirası çınar ağacı...




Taraklı'ya yakın olan gezilecek yerler


Tuzla Köyünden başlayan Hark Kanyonu ve Mağarası ,Karagöl yaylası, Güngörmez Şelalesi, Kemer Köprüsü, Acısu Hıdırlık Tepesi'ni gezmek ve Karagöl Yaylası'ndan yapılan yamaç paraşütü için tekrar gelmemiz için bahanemiz olsun diyoruz. 
       
              
 BİZLER GEZERKEN ÇOK KEYİF ALDIK

  SİZLERE DE PATİ PATİ  GEZİLER DİLERİM :)      

Read More

14 Haziran 2019 Cuma

Published Haziran 14, 2019 by with 0 comment

GARİPÇE

GARİPÇE


         Rumeli kavağı ve Rumeli Feneri arasındaki küçücük bir koyun arkasına saklanmış.Kendi dünyasının sadeliği ve güzelliklerini korumak istemiş yüzyıllardır.
Keşfedildi...



1982 yılında doğal sit alanı ilan edilmiş,değişmesin olduğu gibi kalsın  istenmiş… Çok yerinde bir karar olmuş derim.. Yıllar önce ilk defa  gördüğüm zaman nasıl yani İstanbul'da böyle var ve biz yeni mi gördük demiştim… İnanın bana zamanın durduğu ve mekanların aynı kaldığı yer. İstediğiniz zaman gidebilirsiniz aynı kalacaktır derim lakin 3. Boğaz Köprüsü (Yavuz Sultan Selim Köprüsü)  biraz ilerisinde bulunuyor ne olur ne olmaz… Bir uğrayın.



        
         Kayalıkların arkasına saklanmış çiçekler ile bezenmiş sade evler ve  kıyıya çekilmiş balıkçı tekneleri… Çok şey anlatıyor gelenlere gidenlere..



Geçimin balıkçılıkla olduğu Garipçe köyü bir bakkal,bir kahve,birkaç balık restoranı ve birkaç hediyelik eşya veya el ürünleri satan tezgahtan ibaret bir köy.



  Meydandan,kalenin olduğu yere doğru merdivenli ve Arnavut kaldırımlı hafif bir yokuştan çıkılıyor. Kale’nin kalıntıları arasından deniz manzarasını ve üçüncü köprü’nün resimlerini çekmek çok iyi geliyor.Garipçe müdavimleri ise masa - sandalyesini ve kahvaltılıklarını  alıp denize karşı piknik yapıyorlardı…Manzaranın keyfini çıkartmayı bilenlerin yeri olmuş kalenin içi.


   GARİPÇE İSMİ

Antik çağdan kalan efsaneye göre Kayalıkların  arasında akbabalar yuva yaptığı yer olduğu için “GROPOLİS” yani “Akbabalar Şehri” denmiş yüzyıllarca .



Yunan Mitolojisinde  ise  lanetlenmiş Kral PHİNEAS’ın (Kahin tanrısı) yaşadığı yer demişler.
 Homeros ise Garipçe’nin eski adının KHARYBDİS olduğunu belitmiş.
Osmanlı döneminde ise Garipçe ismi Osmanlı Türkçesindeki ‘KARİB’ yanı ‘YAKIN’ kelimesinden gelmektedir denmiş.




     GARİPÇE'YE NASIL GİDİLİR




Garipçe'ye gitmeyi gözünüzde büyütmeseniz çok kolay ; Yapılması gereken sadece Taksim-Hacıosman metro'suna binip Hacıosman'a gelmek ve Hacıosman'dan kalkan 150 numaralı Hacıosman--Rumeli Feneri seferi yapan otobüse binmek.


    
     Başka bir ulaşım yolu daha öneriyim ; Eminönü-- Anadolu Kavağı vapuruna binip Sarıyer'de inin
ve yine 150 nolu Hacıosman--Rumeli Feneri seferi yapan otobüse binin derim.Tavsiye ederiz.
Biz dönüşümüzde bu güzargahı kullandık .Gayet Mutluyduk...


Sarıyer ilçesinin en küçük yerleşim yeri olan Garipçe halkı ise 93 harbi denilen (1877- 1878) Osmanlı-Rusya Harbi sonucunda göç eden Trabzon ve Rize Halkı yerleştirilmiştir. Sanırım geldikleri şehire benzer iklimi coğrafyası ve geçim kaynağı balıkçılık olması nedeni ile göç ile gelen geri gitmemiş,burada kalmışlar.


   1900’lü yıllarda Garipçe’de  17 ev varmış.


1970 ‘lı yıllarda ise 65’e kadar artmış.


2000’lı yıllarda ise 105 hane olmuş.



     Böyle kalması dileği ile derim...





GEZİLECEK YERLERİ
  

       GARİPÇE KALESİ



Meydandan merdivenli hafif bir yokuş ile varılan kale kalıntılarında bir çay bahçesi olsa iyi giderdi diye söylenirken.


     Kendi getirdikleri ile kahvaltı yapan aileyi görünce söylenmeyi bıraktık… Biz de tekrar gelişimizde yaparız dedik..


İstanbul Boğazı ve Karadeniz giriş çıkışına hakim olan Garipçe  Köyü kalesi ve Rumeli Feneri Kalesi her dönem değerli olmuş ,bakım ve onarım görmüş.


Cenevizlerden kaldığı bilinen kalenin aynı yerine Osmanlı Padişahı lll.Mustafa ( 1757-1774 ) tarafından Macar asıllı Fransız Mimar Baron François’e tekrardan yaptırtılmıştır. Günümüzdeki kale kalıntıları Osmanlı döneminden kalmadır.


Bizans ve Osmanlı dönemleri dahil askeri önemi olan Rumeli Feneri ve Garipçe köyü kalesinin değeri bilinmiştir.


     GÖZETLEME KULESİ



Gözetleme Kulesi ise gene Cenevizler zamanından var deniliyor ama Osmanlı döneminde Padişah lll.Mustafa’nın veya başka padişahın yaptırıp yaptırmadığı bilinmiyor.



Kalenin karşı tarafındaki yeşillikler içinde tepede tüm görkemiyle duruyor. Gidilmesi-gelinmesi zor bir yerde ve sadece yürüyerek gidebileceği söylendi.


Maalesef biz de başka bir zamana bıraktık gitmeyi..


   CAMİİ



Cumhuriyet dönemi camilerinden olan YENİ CAMİİ 1941 yılında yapılmış. Yeşillikler içinde kalan cami birkaç defa tadilat görmüş.


 yazın denize girilecek yerler




Garipçe'ye giderken,gelirken,sokaklarını keşfederken biz çok keyif aldık 

SİZLERE DE PATİ PATİ GEZİLER DİLERİM :)

     

     


       

 
Read More